Günlük yaşam koşulları, bireylerin ruh hali üzerinde büyük bir etkiye sahip. Ancak, bazı insanlar sorunlarıyla yüzleşmekten kaçmayı tercih edebilirler. Klinik psikolog Dr. Ayşe Demir, bu davranış biçiminin nedenleri ve sonuçları üzerine önemli bilgiler paylaşıyor. Özellikle, bireylerin sorumluluktan kaçışlarını ve kendilerinden uzaklaşmalarını nasıl anlamamız gerektiği konusunda önemli ipuçları sunuyor. İşte, hem kişisel gelişim hem de ruh sağlığı açısından önemli bulgular!
Sorumluluk, genellikle yetişkinliğin ve olgunluğun bir göstergesi olarak kabul edilir. Ancak, birçok insan bu sorumlulukları üstlenmek yerine kaçmayı tercih ediyor. Dr. Demir, insanların sorumluluk alma konusundaki korkularının çoğunun, geçmişteki deneyimlerle şekillendiğini belirtiyor. “Kimi bireyler, geçmişte yaşadıkları travmalar nedeniyle, sorumluluk almakta zorlanıyor. Bu, hem aile dinamikleri hem de sosyal çevreyle doğrudan ilişkilidir” diyor. Böyle durumlarda kaçış, depresyon, anksiyete ya da düşük özsaygı gibi ruhsal bozukluklarla kendini göstermektedir.
Birçok kişi, sorumluluğu kabul etmenin getireceği “hata yapma” korkusu nedeniyle kendini geri çeker. “Hata yapma korkusu”, bireyin kendine olan güvenini zedeler. Kendi kapasitelerini sorgulayan kişiler, bu durumda genellikle kendilerinden uzaklaşma eğilimi gösterir. Dr. Demir, bu noktada bireylerin kendilerine karşı daha şefkatli olmaları gerektiğini vurguluyor. Sorumluluk, bireylere güç katabilir; bu nedenle onu bir yük olarak değil, bir fırsat olarak görmek önemlidir.
Bireyler, sorumluluklardan kaçarken genellikle çeşitli stratejiler geliştirir. Dr. Demir, bu stratejilerin çoğunun sağlıksız olduğunu ifade ediyor. “Bağlantıları koparma, erteleme, aşırı meşgul olma ya da uç noktada kendine zarar verme, kaçış stratejileri arasında yer alır” diyor. İnsanların sorunlarla yüzleşme konusunda cesaret göstermemeleri, zamanla daha büyük duygusal yükler taşımalarına yol açabilir. Bu durumda, ruh sağlığı ciddi anlamda tehlikeye girebilir.
Peki, kişiler bu döngüyü kırmak için ne yapabilir? Dr. Demir, öncelikle bireylerin kendilerini tanımaları ve hissettikleri duyguları doğru bir şekilde analiz etmeleri gerektiğini belirtir. “Farkındalık, problemi çözmede ilk adımdır” diyor. Bu anlamda, bir günlüğe yazmak, düşünceleri ifade etmek ve gerekirse bir terapiste başvurmak, sağlıklı bir çözüm yolu olarak önerilmektedir.
Ayrıca, sorunlarla yüzleşmenin bir güçlendirme aracı olduğunu unutmamak gerekir. Dr. Demir, "Sorunlar, çözümlendiğinde bireyi daha güçlü kılar. Bu nedenle sorunları ertelemek yerine, onları bir fırsat olarak görmek daha sağlıklıdır" şeklinde önerilerde bulunuyor. Duygusal zorluklarla başa çıkma yeteneği, zamanla gelişebilen bir beceridir.
Sonuç olarak, sorumluluğu ve kendimizi zayıf hissettiğimiz durumları kabullenmek, ruh sağlığımızı güçlendirecektir. Kaçış yerine bu durumlarla başa çıkabilme yeteneğimizi artırmak, bireysel ve toplumsal anlamda fayda sağlayacaktır. Unutmayalım ki, karanlık düşünceler içinde kaybolmak yerine, ışığa yönelerek kendimize yeni bir yol çizebiliriz.