Uzaklaştırma kararları, şiddet mağdurlarını korumak amacıyla alınsa da, Sinem’in trajik ölümü bu sistemin sorgulanmasına yol açtı. 30 yaşındaki Sinem, kendisine yönelik baskı ve şiddet nedeniyle mahkemeden uzaklaştırma kararı almıştı. Ancak, bu önlem, onu korumaktan çok uzakta kaldı. Sinem’in katili, kendisine uygulanan uzaklaştırma kararını hiçe sayarak balkondan tırmanmayı tercih etti ve onun hayatına son verdi. Bu olay, toplumda önemli bir tartışmayı beraberinde getirdi.
Uzaklaştırma kararları, genellikle şiddet mağdurlarını fiziksel olarak korumak amacıyla hukuk sistemi tarafından alınır. Ancak Sinem’in başına gelen üzücü olay, bu tür kararların ne derece etkili olduğunu sorgulatıyor. Uzaklaştırma kararına rağmen beklenmedik bir şekilde bir cinayet işlenmesi, toplumda adalet sistemine yönelik güvensizliği artırıyor. Her yıl binlerce kadın, şiddet gören bireyler olarak, mahkemelerden koruma almak için başvuruda bulunuyor. Ancak çoğu durumda, alınan bu kararların izlenebilirliği veya uygulanabilirliği tartışmalı.
Türkiye’de ve dünyada kadınların maruz kaldığı şiddet oranları alarm verici boyutlara ulaşmış durumda. Uzaklaştırma kararının yanı sıra yapılması gerekenler nelerdir? İlk olarak, şiddet mağdurlarının destekleyici mekanizmalar ile buluşturulması büyük önem taşıyor. Aile içi şiddetle mücadele amacıyla daha çok sosyolojik çalışmalar yapılmalı ve kadınların eğitim seviyeleri artırılmalıdır. Ayrıca, toplumda cinsiyet eşitliği konusunda farkındalığı artıracak kampanyalar düzenlenmelidir. Kadınların, şiddet gördüklerinde yalnız olmadıklarını bilmesi ve kendilerini ifade edebileceği platformların varlığı, mağdurların güçlenmesine katkıda bulunacaktır.
Sinem’in katili, mahkeme öncesi yaptığı baskılara rağmen, işlediği suçu oldukça hızlı bir şekilde gerçekleştirdi. Uzaklaştırma kararının bulunduğu bir ortamda yaşanan bu tür olaylar, sadece bireysel bir trajedi değil, aynı zamanda sistemin zayıflıklarını gözler önüne seren bir durumu temsil ediyor. Sinem’in hayatına son veren katil, sadece onun değil, aynı zamanda ailesinin ve sevdiklerinin hayatına da kara bir leke düşürmüştür. Bu olay, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve kadına yönelik şiddetin çözümünün aciliyetini ortaya koymaktadır.
Sonuç olarak, kadınların korunması ve haklarının güvence altına alınması adına yapılması gereken çok şey bulunmaktadır. Uzaklaştırma kararları, hukuki bir çerçeve olarak yeterli olmaktan uzak, psikolojik destek ve toplumsal bilinçlenme ile desteklenmelidir. Sinem gibi masumların yaşamlarının son bulmaması için hepimize önemli görevler düşmektedir. Şiddete karşı durmak, yalnızca bir kişinin sorumluluğu değil, toplumun her bireyinin ortak yükümlülüğüdür. Bu,kadına yönelik şiddetle mücadele edenlere destek olmak ve haklarını savunmak için sesimizi yükseltmek adına bir adım daha atmamız gerektiği anlamına geliyor. Her şeyden önce, hiçbir kadının hayatı tehlikeye atılmamalıdır.