Günümüz dünyasında yaşam ve ölüm, birçok farklı yolla duyurulabiliyor. Ancak bazı durumlar, bu olguların ne kadar karmaşık ve absürt bir hal alabileceğini gözler önüne seriyor. Son zamanlarda, Türkiye’nin çeşitli illerinden gelen ilginç bir haber, dikkatleri üzerine çekti. Mahkeme kararıyla bir grup insan, 'ölüm' mektubu aldıkları için var olduklarını ispat etmeye çalışıyor. Evet, doğru duydunuz, 6 bin kişi, mektupla gelen ölüm bildirisini kabul etmeyerek yaşam savaşı veriyor. Peki, bu kişiler bu durumla nasıl karşılaştılar? Bu ilginç hikayenin arka planında neler var? İşte kazananların ve kaybedenlerin mücadeleleri…
Her şey, 2022 yılında gerçekleşen bir mahkeme kararıyla başladı. Ülke genelinde bazı mülklerin ve hakların devredilmesi gerekirken, bazı yöneticiler tarafından çıkarılan yanlış kararlar sonucu, yaklaşık 6 bin kişi, mahkemeye 'ölü' olarak kaydedildi. Bu bireylere ulaşıldığında çoğu, durumu kabullenmek yerine itiraz etmeye karar verdi. Bu süreçte, her birey kendi varlığını ispatlamak için resmi dairelerde uzun ve zorlu bir yolculuğa çıkmak zorunda kaldı. Birçok kişi, yaşamlarının kaydedilmesinin yanı sıra, sosyal yardımlardan ve sağlık hizmetlerinden de mahrum kalmaktan endişe ediyor. İşte bu bağlamda, kendilerine gelen ölüm mektuplarını geçersiz kılmak ve yaşamlarını sürdürmek adına önemli bir adım atmak zorunda kaldılar.
Bu 6 bin kişinin mücadelesi sadece belgelerle sınırlı değil. Her birey, bu süreçte karşılaştığı zorluklarla başa çıkmak için kendi yöntemlerini geliştiriyor. Kimi, avukatlarla anlaşarak durumu düzeltmek için ceza davalarına girerken, kimi de sosyal medya platformlarında yaşadığı bu absürt durumu duyurarak sesini duyurmaya çalışıyor. Birçok kişi, yetkililere ulaşmak için çırpınırken, başta gelen büyük şehirlerde de toplumsal dayanışma hareketleri oluşturulmaya başlandı. Aileler bir araya gelirken, yaşadıkları duygusal çalkantıların yanı sıra, resmi kayıtlarda görünmemenin yol açtığı maddi zorluklarla mücadele etmektedirler. Herkes aynı soruyu soruyor: "Ölü ilan edilen bir kişi nasıl yaşar?" İşte tüm mesele de burada. Gerçekten yaşamak, var olduğunuzu ispatlamak kadar zor bir hale geliyor.
Toplumda 'ölü' ilan edilmek kişilerin sosyal hayatını ve kariyerlerini derinden etkiliyor. Son yıllarda yaşanan bu tür olaylar, hayata geçiş süreçleriyle birleşince, sosyal adalet arayışlarını da beraberinde getiriyor. Bu insanlar, yaşamlarını sürdürmekten başka bir şey istemiyor. Fakat ölüm mektuplarıyla karşı karşıya kalan bu bireyler, şimdi mahkeme süreçleri ve bürokratik engellerle boğuşmak zorunda kalıyor. Hükümet yetkilileri, bu tür olayların tekrarlanmaması adına bazı düzenlemeler yapma sözü verdi. Ancak, bu insanların yaşadığı travmanın ve geri dönüşü olmayan kayıpların nasıl telafi edileceği henüz belirsizliğini koruyor.
Özetle, Türkiye’nin bu ilginç hikayesi, kimlik ve varoluş mücadelesini bir başka boyuta taşıyor. Ölü olarak ilan edilen 6 bin kişi, hayatlarını ve haklarını kaybetmemek adına büyük bir gayret içinde. Belki de en önemlisi, bu olayın toplumsal bir farkındalık yaratması ve ölümle yaşam arasındaki sınırın ne kadar ince olduğunu bir kez daha sorgulatmasıdır. Yeniden yeniden yaşamak için itiraz eden insanların mücadelesi, ölüm mektuplarının ne denli absürt olabileceğini en çarpıcı şekilde gözler önüne seriyor.